Kanunlarla, sözleşmelerle veya işyeri uygulamalarıyla işçilere getirilen hakların yasal sürelerde talep edilmesi gereklidir.
Bu hakların belirtilen sürede istenmemesi halinde işçi açısından zaman aşımı sorunu ortaya çıkacaktır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder.
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, anık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.
Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Savunmanın genişletildiği itirazı ile karşılaşılmadığı sürece zamanaşımı savunmasının geç ileri sürülmesi, incelenmesine engel değildir (T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2008/3775, K. 2009/16587, T. 11.6.2009 sayılı kararı).
Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Başka bir ifadeyle, zamanaşımının başlangıcı alacağın muaccel (acele olunmuş, ödenebilir hale gelmiş, vadesiz) olmasına bağlıdır.
Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar. Zamanaşımı şartları;
a- Zamanaşımına Elverişli Bir Borcun (Alacağın) Varlığı,
b- Borcun Muaccel Hale Gelmiş Olması,
c- Kanunda Belirlenmiş Olan Sürenin Geçmesi,
olarak belirtilebilir. Zamanaşımı Süreleri hesaplanırken zamanaşımının başladığı gün sayılmaz ve zamanaşımı ancak sürenin son günü kullanılmaksızın geçince gerçekleşmiş olur
Borçlar Kanunu’nun 125. maddesine göre, kanunda başka hüküm bulunmadığı takdirde, her dava on yıllık zamanaşımına tabidir.
Başka bir ifadeyle, kanunda herhangi bir özel süre öngörülmemiş ise, her dava on senelik zamanaşımına tabi olacaktır.
Borçlar Kanunu’nun 126. maddesinde ise beş yıllık zamanaşımına tabi, alacak ve davalar sıralanmıştır.
Buna göre, konumuzla ilgili olarak, başkalarının maiyetinde çalışan veya müstahdemi olan kimselerin, hizmetçilerin, yevmiyecilerin ve işçilerin ücretleri hakkındaki davalar beş yıllık zamanaşımına tabidir.
Ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebilir.
İş sözleşmelerinin sona ermesinde, işçinin ücreti ile sözleşme ve Kanun’dan doğan para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin tam olarak ödenmesi zorunludur.
Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır. Ücret ödeme gününde, ücret muaccel hale, dolayısıyla istenebilir hale gelir.
Bu süre zamanaşımının başlangıcıdır.
Hizmet akdinin devamı süresinde zamanaşımı işler. Ücretlerde zamanaşımı 5 yıldır.
İş sözleşmesi devam eden işçinin, 7 yıl önce hak kazandığı ancak, bugüne kadar talep edilmeyen / ödenmeyen ücreti zamanaşımına uğramıştır.
İşveren işçinin talebi karşısında zamanaşımı def’inde bulunarak ödeme yükümünden kurtulabilecektir.
Yargıtay’ın çeşitli kararlarına göre işçi ücretleri; normal ücret, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ve genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti, ferdi iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmış olan ücret zamları, ikramiye, yemek ve servis ücretleri, yakacak ve giyim yardımları, bayram ve izin harçlıkları ve değişik biçimlerde kararlaştırılmış olan işçilik haklarıdır.
Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiği, öğretideki başlan görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmaktadır.
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19/11/1963 T. 5924-6419 sayılı kararı) Dahası, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun da bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesi çelişkili davranış yasağını oluşturur ve MK. md. 2. ye aylandır. Hukuken korunamaz.
(HGK. 23.02.2000 gün ve 2000/15-71 E, 2000/116 K)
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesinde İş Mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Bu nedenle zamanaşımı defi ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir.
Ücret taleplerine ilişkin davalarda, zamanaşımı def’inde bulunulmuşsa, işçinin her bir ücret hakkı için “ödenmesi gerektiği gün” belirlenerek, dava tarihinden geriye doğru beş yıllık zamanaşımının dolup dolmadığı araştırılmaktadır.
İş sözleşmesinin sona ermesi, bu haklara açısında zamanaşımının başlangıcıdır. Bu açıklamalr çerçevesinde bazı işçilik haklarının zaman aşımı süreleri aşağıdaki gibi olacaktır;
- Ücret alacakları beş yıllık zamanaşımına tabidir.
- Kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı, hakkın doğumundan itibaren Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabidir.
- Ücret ve ikramiye alacağı, dava tarihinden geriye doğru gidilmek üzere 5 yıllık zamanaşımına tabidir.
- Fazla çalışma, genel tatil, bayram ve yıllık ücretli izin paraları beş yıllık zamanaşımına bağlı işçilik haklarındandır.
- Fazla çalışma, hafta ve genel tatil ücreti alacakları beş yıllık dava zamanaşımına bağlıdır,
- İşçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücretinin iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren beş yıldır.
Kaynak: Dünya Gazetesi